Bir şirket bünyesinde çalışıldığında yani para işin içine girdiği taktirde müzisyenlerin tam olarak istedikleri müziği yapamadıklarını düşünüyorum. Ve bu noktada yani ticari mekanlar yada müzik şirketleri ile çalışıldığında birçok örnekte gördüğümüz gibi tek tipleşip kesinlikle özgün olmayan albümler çıkıyor, gruplar ve müzikleri değişime uğruyor. Düşünsenize neden her grubun kullandığı entrumanlar genelde aynı? Burda bile tek tipleşmeyi görebiliyoruz yada neden albüm çıkaran her müzik piyasasına girmiş yeni grup onlardan önce piyasaya girmiş ve popüler olmuş iyi albüm satış grafiği çizmiş grubun taklitçisi oluveriyor? Bana göre bunun cevabı hep aynı. Bir şirket ile albüm anlaşması yaptığınızda o şirketin işçisi haline geliyorsunuz. e bu şirket sizin daha iyi sanat yapabilmeniz için nelere ihtiyacınız olduğunu değil daha çok ne kadar para kazanabileceğini hesaplar durum böyle olunca senin sanatından çok ne kadar para kazandırabildiğin ve popülerleşebildiğin önem kazanır Çünkü onlara göre popüler olandır iyi olan.
Underscene Project varlığı bu iktidar olgusunu yıkmak için değildir .Sadece bir alternatif alan araştırmasıdır. Alternatif bir duruştur.Ve alternatifi olduğu şeyden daha iyi olması da gerekmez. Sadece vardır ve olmalıdır da.
__Bu noktada underscene Project’in amatör müzik havuzu dışında bu alternatif alan araştırmasını da yaptığını söyleyebilirim.
Müzik yapanların yaptıkları müzik ile dinleyicilerin karşılaşmasının barlar ve konser alanları ile kısıtlı kalmaması gerektiğini düşünüyorum.
Yani grupların üzerinden para kazanılmayan bir mekan yaratımı olabilir mi?müzik yapanların müziğine plak şirketleri tarafından müdahale edilmeden gerçek dinleyicilerine ulaşması mümkün olabilir mi? Bu noktada bazen sorular cevaplardan daha etkili olabiliyor.
her zaman bu alanların alternatifi olmalı.Bu alan kaydırma anlamına gelebilir bir noktada.sahne üzerinde yapılan şeyin bir performans olarak nitelendirirsek bu performans bir konser alanı yada bar sahnesi dışında sanat eserlerinin gösterildiği bir galeriye taşındığı taktirde nasıl bir tanım kazanabileceğini sorgular.Ve müziğin ve özellikle popüler olmayan alt-kültür (alternatif) müziğinin biraz daha şehirdeki alış-veriş,eğlence ve gece hayatının aktığı merkezi ve popüler alanların dışına taşındığı taktirde gerçek söylemini ve duruşunu yaratabileceğini düşünüyorum.
Bu noktada ilk çıkış noktası olarak İzmirdeki Gürçeşme semtinin olması gerektiğini düşünüyorum. Genelde romanların yaşadığı bu semtte kullanılmayan ve oldukça kötü durumda olan bir sinema salonu var orda bir performans düşünüyorum. onun dışında 24 ağustosta Frankfur’tta Borga Kantürk’ün kürate ettiği “Hope is a Good Thing” sergisine davet edildim. Bu sergi için arşivimdeki bir grubun demosunu 200 adet çoğaltıp sergi salanında izleyiciye dağıtacağım ve alt-kültür müziği yapan grubu daha çok temsil edeceğini düşündüğüm için duvara stencil uygulamaları ile sunacağım.